26 Ağustos 2010 Perşembe

Paris Günlükleri _II

Şimdi sıra geldi Paris'te buram buram, burcu burcu tarih kokan binalara, sokaklara ve cafélere...

İnsan her yere, her yere yürümek istiyor, o kadar güzel ki sokaklar. Hahah bazen kendi kendime gülüyorum sokaktakiler deli falan sanıyordur büyük ihtimalle. Nedeni de hep kafam yukarıda ilerilerde hiç önüme bakmıyorum yürürken, İstanbuldaki çukurlar olsa şimdiye 10 kere ölmüş ya da sakat kalmıştım diye :D

Adamlar anayurdu demir ağlarla yüz bin kere örmüşler o ayrı, şaka gibi bir metro ağları var. Adım başı metro istasyonu. Ama Paris'in merkezi küçük bi yer. Her yere yürüyebilirsin hiç zorlanmadan. Zaten tarih kokusundan sarhoş sokaklarda baştan başa yürüyebilirim tüm Paris'i.

Yürürken aklıma hep "Allahım şu binaların birinde ben oturaydım, ev derdine düşmeyeydim" ya da " Allahım zengin ve çok uzak bir amcamdan bana son dakikada bir miras kalsın, o mirascık da Paris'in göbeğinde olsun". Çok mu şey istiyorum ayol!!

Her şeye güzel demek çok sıkıcı evet! Kötü olan da çok çok şey var. Onları da sonraya sakladım...

Neymiş: Pariste logar çukurları kapanırmış
Kimmiş: quasimodo çirkin değilmiş

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Paris Günlükleri _I

Vee başladı yeni bir hayat!

Başlaması için bu kadar uğraştan sonra en sonunda Paris'teyim. Daha önce hiç göremediğim bir rüyayı görmenin rahatlığıyla uyanıyorum sanki uykulardan. Nasılsa artık o duygu, nasıl anlatayım ki!! İşte bekler bekler sonra zevk pezevenkliğine dalarsın yaa.. Ahh ahh öyle bir şey şu anki ruh halim.

Biraz bahsetmek gerekir di mi bu kadar gelmişim etmişim. Öncelikle insanlar kaba, soğuk ve umursamaz dememi bekliyorsunuz dimi? Ama demiyeceğim, bilakis! Gelir gelmez (benim şansıma da olabilir) hep hep kibar ve yardımsever insanlarla tanıştım.

Uçaktan indim trene bineceğim, bilet gişesine gittim, ordaki insanların ingilizce konuşmamasında korkuyordum ama "voila" karşımda süper ingilizce konuşan insanlar. Epey muhabbet ettikten sonra biletimi aldım ve trene bindim.

Trenden indikten sonra taksiye binip gidicek olduğum yere doğru yol alacaktım. Yanımda konuşan bir kadın duydum birden. Önce bana söylemiyordur canım dedim sonra bir baktım, gerçekten benimle konuşuyor ve bana yardım etmek istiyor! Bavulunu birlikte indirebiliriz merdivenlerden dedi, tanrım yanlış mı duyuyorum acaba diye düşündüm önce. Sonra teşekkür ederim indiririm ben dedim, yok yok olmaz deyip tuttu indirecek. O sırada bir tane ultra esmer arkadaşlardan (zenci deyince ırkçı hissediyorum kendimi burda) biri gelip bavulu kaptı, bırakın siz indiremezsiniz ben indiririm deyip koca bavulu kucaklayıp indirdi, gözlerimin önünde!!!

Merdivenlerden çıkarirken de bir başka kişi gelip esmer arkadaşa yardım etti, iki kişi çıkardılar bavulu. Sonra kadın (ayy farkettim ki ismini bile sormadım!)benim için telefon edip taksi çağırdı. Benimle birlikte taksiyi bekledi. Ben de düşündüm bu iyiliğin altında kalmamam lazim ama nasıl,havaalanından aldığım 4 paket lokum vardı, onun bir tanesini kadına verdim. Ayy bir mutlu oldu ki!!

Sonra ertesi gün trene binerek banliyödeki evden Paris merkeze inecektim. Bekliyorum, yanıma bir kız yaklaştı, "çok uzun zamandır bekliyor musun" dedi. Ben de "hayır" dedim. Sonra benim yabancı olduğumu anladı İngilizceye döndü, neyse bütün yol boyunca yarı ingilizce yarı fransızca konuştuk da konuştuk. Çok güzeldi. Ben trene binerken bilet alamamıştım, bilet gişelerinde tadilat vardı. Beni biletsiz yakalasalardı epey bi pahalı cezaları var, neyse sohbet ettiğim kız (Marlene)bana kendisinde fazladan bilet varmış onu verdi! (Sibel- evlerinde kaldığım tanıdığımızın- dediğine göre günahlarını bile vermezlermiş kimseye!)ama bana bir bilet vermeyi teklif etti.

Ya çokşanslıyım ya da bana denk gelen insanlar lezbiyendi :D Ama fesat olmak istemiyorum. Bence burdaki insanlar söylenildiği kadar soğuk değiller.

Çünkü en son (yani dün) trene bindiğimde 50 yaşlarında dışardan gayet soğuk görünen bir teyze yanıma yaklaştı, bilet nasıl alıcaz diye sordu. Birlitke ilet aldık, teşekkür etti, yabancı olduğumu anladı (bu aksanla o kadar zor olmuyo anlamak :D), muhabbet ettik. Güzeldi.

Neyse şimdilik insanları hakkındaki düüncelerim böyle ama ben çok şanslı olabilirim. Bir de şöyle bir ayrıntı var ki beni önce Fransız sanıp muhabbete başlıyorlar sonra yabancı olduğumu görünce de ayıp olmasın diye muhabbete devam ediyor olabilirler :D