15 Şubat 2010 Pazartesi

hayat

hayat
beni rahat bırak
uzak
herkesten çok uzak

her seferinde ayağımı çelme
üstüme daha fazla gelme
tüm seçeneklerimi yok edip
çemberin içine beni tutsak etme

tuzak
hayal artık kaçmak
tutsak
hayaller burda yasak

aldattım seni derken pişti oldum ben
istemediğim hallere düştüm ben
tesadüflere hiç inanmam ama
her seferinde ağına takıldım ben

hayat
beni rahat bırak
hayat
yeter yoruldum bak

by BDBŞ

10 Şubat 2010 Çarşamba

SOGLA (cont'd)

Evet efenim bugün de bir başka eğitim silsilesiyle tokat yemiş gibi eve döndüm. Zaten gece geç yatma huyum olduğundan sabah erken kalktığım için sabah afyon yüklü olarak kapıdan çıktım. Gittiğimde hala insanları iki görüyordum hatta bir gün önce söz verdiğim poğaçaları unutup giderek Oytun ve Emin Beyleri hayal kırıklığına uğrattım. Ama ben kendimi zor attım buna bile sevinmiştim bundan fazlası benim için insan ötesi bir efor olacaktı.

Neyse saat 9da baslayan eğitimler bugun yine koçluk üzerine idi. Timur Bey koçluk üzerine konuştukça aklımdaki şeyler daha fazla şekillenmeye ve oturmaya başladı. Hatta aslında benim bir hayat amacım bile varmış, Timur Bey'in kısacık bir koçluk simulasyonundan sonra bunu farkettim, açıkcası sevindim. Hayat amacım var yuhu yuhu diyecek kadar evet!!!

Saat 5te biten eğitimden sonra destek grubu olarak seçilen Dijital Servis Timi (sanırım böyleydi ismi :S)olarak 7 kişi toplandık. 4 kişi bilgisayar mühendisi olunca onlar aldılar ellerine sazı söylediler de söylediler ben de böyle durumlarda en iyi yaptığım şeyi icra ettim: dinledim. Heyhat dinledikçe ne kadar az bildiğimin farkına vardım, keza öğrenmek için hiçbir zaman bir çabam da olmadı ama bilgisayar çağı olarak adlandırılan bir çağda yaşarken bundan bihaber olmak da canımı sıkmadı değil. Öğrenmenin yaşı ve yeri yoktur efenim, bu grup sayesinde belki bişiler kaparım.

Eeee peki sen ne diye bu gruptasın hiç bir işe yaramayacaksan diye düşünmeniz şu durumda çok normal. Benim görevim de en iyi bildiğim işi yapmak: blogda yazmak!

Sosyal girişimciliği insanlara anlatmak ve yaymak için yapabileceğim katkı sağlayabileceğim en iyi araç yazı ve bunun en etkin kolu da internet. Dolayısıyla bundan sonra daha sık ve daha çok yazar olacağım. Hiç şikayetim yok çünkü ben kendimi yaza yaza buluyorum, hayatımı yaza yaza tekrar yaşıyorum, yazarak da çevremi anlamaya çalışıyorum. Sogla için de yazarken, yaza yaza Soglayı anlayacağım ve insanlara anlatmaya çalışacağım.

Yazacağım dostum hem de iliklerime kadar, hiç olmadığım kadar...

9 Şubat 2010 Salı

SOGLA

Yeni daha neler girebilir hayatıma ufacık dünyama derken bir başka güzel ve yeni bir ufuk belirdi karşımda. Hep diyorum ya hem mecazi hem gerçek anlamda dünya ne kadar da küçük.(biraz da marazi ama bunun konumla ilgisi yok!)Kendi dünyanın küçük lideri iken bir bakıyorsun ki sen bir hiçsin karşında koca bir buzdağı (bugünkü eğitimden aklımda kaldı). Küçük dünyanın Küçük Prens'isin aslında bikaç tilki evcilleştirmişsin, ya da birkaç baobap budamışsın...

Uzun zaman önce ani bir kararla hayatıma giren SOGLA (Sosyal Girişimci Genç Liderler Akademisi) bana bu küçük dünyamdaki yeri gösterip tahtımı salladı, biraz afallamamak elde değil. Zira küçük dağlarımı ben yaratmıştım, küçük akarsularımın hakimi bendim. Ama şimdi gördüm ki dünyayı büyütmek benim elimde, büyütmek ve güzelleştirmek, hem kendi varlığıma hem de çevremdekilerin varlığına anlam katmak (varlığım Türk varlığına armağan olsun :D).

Bugün ilk eğitim günümüzdü. Eğitimler sabah 9da başlayıp akşam 7de bitti! Çok yüklü bir gündü hele tatil sonrası herkes kepenkleri kapatıp tasını tarağını toplamışken birden ani bir dönüş sarstı herkesi. Koçluk üzerine Timur Tiryaki'yi dinledik uzunca bir zaman. Ardından saat 5ten sonra Erol Bilecik girişimcilik üzerine çok nefis bir sunum yaptı, aslında kendi hikayesini anlattı, biz de hayranlıkla dinledik.

Neyse bu afallama durumuma geri dönersem bence kimse belli etmek istemiyordu fakat herkeste aynı rahatsızlık vardı. Herkeste küçük dünyalarından çıkmanın sıkıntısı, çekingenliği ve heyecanı vardı. Kimi belli etti kimi çok iyi kamufle etti. Hani bir şarkı vardır ya gözler kalbinin aynasıdır, nerden aklıma geldi, şöyle her şeyi kamufle edip saklayabilirsin ama gözlerin her şeyi anlatıverir sen sözcüklere dökmeden. Bugünkü olayda buydu. Gözlerde heyecan ve huzursuzluk...

Bakalım gelecek günlerde gözlerden neler okuyacağım...