9 Şubat 2010 Salı

SOGLA

Yeni daha neler girebilir hayatıma ufacık dünyama derken bir başka güzel ve yeni bir ufuk belirdi karşımda. Hep diyorum ya hem mecazi hem gerçek anlamda dünya ne kadar da küçük.(biraz da marazi ama bunun konumla ilgisi yok!)Kendi dünyanın küçük lideri iken bir bakıyorsun ki sen bir hiçsin karşında koca bir buzdağı (bugünkü eğitimden aklımda kaldı). Küçük dünyanın Küçük Prens'isin aslında bikaç tilki evcilleştirmişsin, ya da birkaç baobap budamışsın...

Uzun zaman önce ani bir kararla hayatıma giren SOGLA (Sosyal Girişimci Genç Liderler Akademisi) bana bu küçük dünyamdaki yeri gösterip tahtımı salladı, biraz afallamamak elde değil. Zira küçük dağlarımı ben yaratmıştım, küçük akarsularımın hakimi bendim. Ama şimdi gördüm ki dünyayı büyütmek benim elimde, büyütmek ve güzelleştirmek, hem kendi varlığıma hem de çevremdekilerin varlığına anlam katmak (varlığım Türk varlığına armağan olsun :D).

Bugün ilk eğitim günümüzdü. Eğitimler sabah 9da başlayıp akşam 7de bitti! Çok yüklü bir gündü hele tatil sonrası herkes kepenkleri kapatıp tasını tarağını toplamışken birden ani bir dönüş sarstı herkesi. Koçluk üzerine Timur Tiryaki'yi dinledik uzunca bir zaman. Ardından saat 5ten sonra Erol Bilecik girişimcilik üzerine çok nefis bir sunum yaptı, aslında kendi hikayesini anlattı, biz de hayranlıkla dinledik.

Neyse bu afallama durumuma geri dönersem bence kimse belli etmek istemiyordu fakat herkeste aynı rahatsızlık vardı. Herkeste küçük dünyalarından çıkmanın sıkıntısı, çekingenliği ve heyecanı vardı. Kimi belli etti kimi çok iyi kamufle etti. Hani bir şarkı vardır ya gözler kalbinin aynasıdır, nerden aklıma geldi, şöyle her şeyi kamufle edip saklayabilirsin ama gözlerin her şeyi anlatıverir sen sözcüklere dökmeden. Bugünkü olayda buydu. Gözlerde heyecan ve huzursuzluk...

Bakalım gelecek günlerde gözlerden neler okuyacağım...

Hiç yorum yok: