5 Nisan 2010 Pazartesi

acı kayıp

Şu anda ders çalışıp inekleyip hayatıma bir yüksek not daha katmak ne kadar zavallı geliyor gözüme. Var olma savaşına çevirdiğimiz okul, sınav, dersane, ÖSS vs başarılarımız ya da başarısızlıklarımız bizi hayatın kendisinden nasıl da uzaklaştırıyor. Yanılsamalarda yaşıyoruz hep birlikte. İzole dünyamızda var olmaya çalışıyoruz, var olmanın bu olmadığını anlamak bile çok zor o küçük "Truman Show" vari hayatımızda. Sanki her şey yapay, her şey amaçsız...

Az önce çok sevdiğim bir arkadaşımın babasının ölüm haberini aldım. Gerçek hayata dönmemi sağladı. Ben napıyorum, nerede yaşıyorum, ne için çabalıyorum, kimim, kim için yaşıyorum?

Saf üzüntü yaşıyorum. Saf üzüntü.Hem Ömer'in babası hem de kendim için...
Onun için...
Hayatını yarıda bıraktığı için...
Kendim için...
Henüz hiç başlamadığım için...
Üzgünüm...

1 yorum:

Melmoth dedi ki...

cok hakli sorular bunlar. bizler pek az okuyan, pek az soru soran bir toplumun üyeleriyiz. su gözümüzle gördügümüz yasami gercek yasam ilan etmekte de pek aceleciyiz. yasamin kirilganligini, geciciligini, ölüm karsisinda ne kadar acz icinde, ne kadar caresiz oldugumuzu unutur öyle yasar gideriz.

maddi bir yasamin icinde ince hesaplarla ve hirsla ele gecirmeye calistigimiz sözde kiymetlerin, süslü etiketlerin ne denli yaniltici oldugunu, ne denli kolay firlatilip atilabilecegini anlayabilecegimiz anlar, icinde baska hicbir duygunun barinamayacak oldugu acili anlardir. o zaman acilarin ve ölümün esitleyiciligini hatirlar, o zaman bu yasami biraz daha tevazuyla, tevekkülle ve agirbaslilikla yasamayi bize hatirlatacak sorular sorariz. bize taninmis su yasam mühletinde sorularimiz olmadan, bizi kendimize tanitacak sorularimiz olmadan yasayamayacagimizi görürüz.

bu kadar uzun yazacagimi sanmiyordum dogrusu, bir anda bu yazinin bana hatirlattiklarini paylasmak istedim.