22 Şubat 2009 Pazar

miss

miss: kaybetmek; özlemek.

aslında bir kelime harflerinin dizilişi itibariyle her şeyi ancak böyle anlatabilir. kaybederiz ve özleriz ikisi de içiçe birliktedir. ikisi de aynı yola giden patikalardır. kaybetmek artık var olmayacağını, artık senin yanında olmayacağını bilmek kadar acı verici bir şey daha vardır ki onu, artık var olmayan şeyi deli gibi özlemek.

acına acı katıp daha büyütüp baş edilemez hale getiren. tek başınaymışsın hissi yaratan. ah bu sinsi düşman. içten içe varlığına tehdit oluşturan bu his. nasıl baş edebilirsin ki!
bir yolu olsa denerdin değil mi? bir yol bulmak her şeyi kolaylıştırırdı. bir çare bulmak bu tüm özleme kaybetme ve yalnız hissetme duygularına. ya da bir bıçak çekip söküp almak için olduğu yerden bu duyguyu öyle ağır ki yüreğine iyi gelirdi, hafiflerdi.

sonra hatırlarsın ki bunu daha önce de yaşamıştın, yine kaybetmiş, boşlukta bedeninin ağırlığını hissetmezken kalbinin tonluk ağırlığı altında kalmıştın. kalbindeki o müthiş ağır özlem duygusuyla. nasıl da unutmuştun ilk muhabbet kuşun öldüğündeki yalnızlığını ve özlemini, ya da ilk aşkının başka bir şehre taşındığındaki boşluğu, tüm arkadaşlarından ayrılıp başka bir şehre gelip herkesi arkanda bıraktığında nasıl özlemle ağladığını...

tüm bunları nasıl olur da unutmuştun. unutmuş muydun?

çok özlediğin bi şeyi nasıl unutabilirsin ki, her şey onları hatırlatırken. sana daha da bağlanırken. unutmuş olamazsın sadece daha az düşünmeye başlamışsındır bu da benimsemenin başlangıcıdır bazen.

unutulmayan, özlenen her şey için kaldırıyorum kadehimi... hep benimle olanlar için. kalbimde...gözlerimde... gözlerinde...gözlerde...

Hiç yorum yok: