24 Temmuz 2011 Pazar

BirSabah BirGece

Sıkıntılı başlayan gün zaten sıkıntılı başlayacağa benziyordu geceden. Sabahlamaya alışkın olmayan bünye kendini yatağa bıraktığında saat 6yı çoktan geçmişti. Sabah 12 sularında başladı gün bu yüzden. İçkiyi fazla kaçırınca uykum da kaçar çoğu zaman yine öyle oldu, her iki saatte bir uyanmam en sonunda içimi sıktı ve en sonunda 12de elimde kitabım koltuğuma uzandım.
Dedim ya sıkıntılı başladı gün, zinde uyanmadım, bir sıkıntı içimde. Anlayamadığım, anlasam da anlatamadığım. Bir şey yemek istemedim. Bir şey yapmak istemedim. Oturdum kitap okudum, not aldım. Sıkıcıydım. Sıkıntılıydım.
Devam ettim güne sıkıntıyla. Elimdeki kitap, var olan sıkıntıma sıkıntı ekledi, dağ oldu, volkan oldu patlayamadı, gerildi içim. "Siyah Süt" Elif Şafak'tan, içim siyaha büründü her sayfada. Ama bırakamadım, içimdeki sıkıntı müptelalık nüksettirdi sanıyorum.
Devam ettim güne sıkıntıyla. Televizyondaki haberler sıkıntıma sıkıntı ekledi. Norveç'teki patlamalar, PKK ve askerlerin ölümleri, şike soruşturmaları. Sıkıntı çoğaldıkça çoğaldı, siyah artık zifirdi. Zefirler zifire döndü uğultularımdaki.
Devam ettim güne sıkıntıyla, günden geceye dönerken zaman. En sevdiğim sanatçının ölüm haberini aldım, üzüldüm hem de çok. Amy Winehouse da artık 27 Club üyesi olup da efsaneleşirken benim içim daha da karanlıklaştı. "I go back to black" dinlemek mutlu ederdi nedensiz beni, şimdi ise içimi ziftle doldurdu, yapış yapış, kapkara bir duygu.
Geceye devam ettim sıkıntıyla. Manzaraya gidip içmek, karanlığına karışıp manzaranın, iyi gelir dedim. İçimle dışarısı aynı renk olursa, fark azalırsa ben ve dış dünyayla, sıkıntım diner belki dedim. Dinmedi.
Eve döndüm sıkıntıyla. Koltuğumda yerimi aldım, bilgisayar başında. Anlamsız şeyler yaptım dakikalarca.
Şimdi iyiyim, yazıyorum ya. Sıkıntım hafifledi biraz da olsa. Her zamanki gibi yazmak iyi geldi. Yazıp içimden akıtmak. Akıttıkça hafiflemek.

Hiç yorum yok: