18 Ocak 2010 Pazartesi

19 ocak... peki öteki 19 ocaklar?

çok sinirliyim çok.
19 ocak da gelmişken insan özgürlüğü sorgulamadan edemiyor.
özgürlük neydi? hele ki ifade özgürlüğü, nasıl bir şeydi?
*****

yılmaz özdil gibi bolca enter'lı yazı yazmak istemem ama öyle içimden geldiği gibi bir yere yazmam gerekliydi, paragraflar da beni dize getiremezdi.
********

100 yıl yahu. 100 yıl. dile kolay. bir asırı bile geçen bu koca zaman dilimi içinde öldürülen gazetecilerin kaçı aklımızda? yaşımız yettiği sürece de kaçını tanıyor, öldürüldükleri günlerde de kaçını hatırlıyoruz? en son hrant dink vahşetini yaşadık. söyleyecek çok fazla bir şey de yok. aklımda kalan o zavallı adamın yerde yatan cansız bedeni, üstüne serilen birkaç sayfa gazete, ayakkabıları... ne acı, ne üzücü bir durum hem türkiye hem de insanlık adına.
**********
19 ocaktı o gün. yine bugün ifade özgürlüğünün baltalanmaya çalışılmasından bahsedilecek, bir sürü aydın, gazeteci köşelerinde bu insanlık ayıbına yer verecek. e peki sonra? yalnızca hrant dink miydi peki, uğur mumcular, abdi ipekçiler, çetin emeçler, ahmet taner kışlalılar... yaşım elverdiğince hatırımda kalan bu isimler... içimi yakan bu adamlar... sırtından vurulan bu insanlar... onlar mı öldürüldü yoksa özgürlük müydü sırtından vurulan işte ona karar veremiyorum.
*******

ağızlar olmasaydı insanların o zaman, düşündüklerini söyleyemezlerdi, ohh ne güzel. ama beynimiz var ya bu defa, o rahat durur mu, durmaz. işte bu zavallı insanların durmadı o elleri, yazdılar, doğru bildiklerini savundular hep. korkusuzca, "acaba" demeden hiç...

ama bir gün ölümün soğukluğuyla çok haince tanıştılar, azrailleri bu kez insan kılığında gelmişti yanlarına. öyle ya kabahatleri büyüktü: gazeteci olmak... yaşamayı haketmiyorlardı.
*********

sonra... sonrası malum vuruldular, ama unutuldular mı? ASLA! bugün içimde birikenler çok daha fazlasıyken ben yalnızca bu kadarını şuraya dökebiliyor, sonra dönüp tekrar okumak, hiddetimi hatırlamak için böyle bir not düşüyorsam buraya, hayır asla unutulmadılar, unutulmayacaklar!

1 yorum:

Ali dedi ki...

Özgürlüktü sırtından vurulan. Düşünmeni, sorgulamanın bir cezasıydı belki de. Konuyu çok güzel anlatmışsın benim tek karşı çıkacağım yer sanırım en sonu. Kendi adına unutmayacağına inanıyorum ama ben toplum için o kadar da iyimser değilim. Maalesef unutuluyor. Unutulmasa da metalaştırılıp altı boşaltılıyor.Profillerine fotoğraf koyup ileti yazarak hatırlıyoruz Uğur Mumcu'yu düşüncelerini anlayıp onları daha da ileri götürerek değil...