12 Ocak 2010 Salı

Demlenmiş çay kokulu yazı

Sabah kalkılır eline şöyle ince belli bardaktan, tavşan kanı, sıcacık dumanı tüten mis gibi yeni demlenmiş bir çay....

Ohh ohh efendim içim ısındı. Ah onun içimi ne güzel olur, akarken yavaş yavaş her adımda yeni duygular uyandıran bir yolculuk sanki. Abartmıyorum yahu, severim ben çayı, çay içenleri...

Çay içenlerin muhabbeti de bi güzel olur, bizdendir sanki, samimi. Temizdir duyguları ne düşündüğü söyleyiverir çayını yudumlarken bilir nasıl olsa karşısındaki yatışmıştır her yudumla biraz daha sıcacık çayla.

Ahh hele Bebek Kahve'deysen verdiğin paranın üstüne hakkını çıkara çıkara içersin. Gerçi o manzaraya ayıp etmek olur aksi durumlar da.

Bir de evde canım evimde annemin elinden içtiğim çayın tadı yoktur hiç bir yerde. Mutfağa adımımı atar atmaz kendime gelir, mis gibi kokuyu içime çeker, bir daha öperim annemin pamuk yanaklarından. Annem genellikle şaşırır.Zira sabahları ters olurum genelde, ama çayla yumuşadığımı evcilleştiğimi o da çözdü yıllar sonra...

Efendim hele yanında güzel bir pazar gazetesi, ya da okumaya doyamadığım tekrar tekrar okuyabileceğim kitaplardan biri, ya da annemin ve babamın tatlı tatlı atışmaları varsa o çay benim cennetten gelen kutsal suyum olur..

A şimdi şöyle bir gelenek var çay seven kahve içmez, kahve içen çay içmez diye. Halt etmiş onlar üstüne bir de b.k yemişler. Ben içerim ikisini de tabii çayın yeri her zaman farklıdır. Ama şöyle de bir gerçeklik vardır, çayı güzel yapan aynı zamanda yanındaki hoş sohbet, doyulmaz huzur anlarıdır.

Neyse bi ara çayla birlikte yenilebilecek ya da okunabilecekler listesi yapmak lazım. Aklıma düştü şimdi... Gevrek, peynir ve çay... Neyse onu sonraya saklıyayım, ben çayımı soğutmayayım...

Hiç yorum yok: